46kral yazdı:İşte seminel vazikülleri tıkayan birşey yok , bu tam prostatın merkezinde.
Kardesim, prostatin merkezindeyse sizde orada prostat absesi olusmustur...o absenin drene edilmesi bosaltilması gerekmektedir.
Apsenin cerrahi drenajı ve uygun antibiyoterapi temel tedavi yöntemidir.
Transrektal ultrasonografi eşliginde transrektal veya transperineal yontemle.
Prostat apsesi çok nadir görülen bir durumdur.
Ürolojik yakınmalarla gelen hastaların % 0,2sinde
görülür. Hastaların % 70inde Escherichia coli
izole edilmiştir . Prostat apseleri genelde asendan
enfeksiyonlarla gelişir. Asendan yolla gelen
enfeksiyon ajanları intraprostatik reflü ile birlikte
prostat parankimi içine yayılıp akut enflemasyona
yol açar. Prostat apsesi gelişiminde diğer bir önemli
yol ise hematojen yol olup bu yolla en sık
Stafilococcus aureus enfeksiyona yol açmaktadır.
Prostat apseleri özellikle diyabetik, immun sistemi
baskılanıp , üretral travmalı veya devamlı
kataterizasyon yapılan hasta gruplarinda daha sıklıkla
gözlenir Bu yazıda herhangi bir risk faktörü
bulunmayan genç bir hastada izlenen spontan prostat
abse olgusu sunulmuştur.
Olgu sunumu;
Yirmi iki yaşında erkek, idrarda bir hafta önce
başlayan yanma, ateş yüksekliği ve perineal bölgede
olan ağrı şikâyeti ile kliniğimize başvurdu. Hastanın
ateşi 38 oC, nabzı 82/dakika, arteryal kan basinci
120/70 mmHg olarak ölçüldü. Fizik muayenesinde,
perineal bölgede dokunmakla şiddetli hassasiyet ve
rektal muayenede prostatik lojda fluktuasyon tespit
edildi. Laboratuar tetkiklerinde, idrar gramında özellik
yoktu. Kan lökosit sayýsý 15300 /mm3 Hb miktarı
13,6 g/dL, trombosit sayısı275.000 /mm3 BUN 20
mg/dL ve kreatinin 1,1 mg/dL olarak tespit edildi.
Batın ultrasonografisinde, prostatik lobda sağda 72x38
mm çaplı loküle mayi kolleksiyonu tespit edilmesi
üzerine pelvik bilgisayarlı tomografi (BT) çekildi.
BT sinde prostatik lob santralde 4x3 cm boyutlarında
septalı periferi kontrast tutan loküle mayi (apse)
tespit edildi.
Olguya kliniğimizde ampirik olarak parenteral ampisilin
sülbaktam kombinasyonu başlandýktan sonra, transrektal
ultrasonografi (TRUS) eşliğinde transperineal periprostatik
% 0,2 lik lidokainle lokal anestezi sonrası transperineal
perkütan prostatik apse drenajı yapýldı Perkütan drenaj
ile yaklaşık 20 ,25 ml pürülan materyal boşaltıldı.
Boşaltılan materyalden gönderilen gram boyamada, gram
ve gram+ kok görüldü. Drenaj sonrası 24. saatte hastanın
ateşi düştü, kontrol ultrasonografisinde prostatik lobda
yaklaşı k 7x8 mm ölçülerinde rezidü apse görüldü
Apse kültüründe ampisilin sülbaktam tedavisine
duyarlı S. aureus üremesi üzerine antibiyoterapiye oral
olarak altı hafta süreyle devam edildi.
Olgunun 6 haftasonra yapılan kontrol TRUS de normal prostat dokusu tespit edildi.
Tartışma;
Prostat apsesinin oluşumunda iki önemli mekanizma rol
oynamaktadır. Bunlardan birincisi asendan yolla gelen
üretral enfeksiyonun intraprostatik reflü ile birlikte prostat
parankimi içine yayılıp akut enfeksiyona yol açmasıdır.
Bu yolla en sık E. Coli ve diğer koliform bakteriler
enfeksiyona yol açmaktadır. İkinci önemli mekanizma
ise primer bir odaktan hematojen yayılim olup bu yolla
da en sık stafilokoklar enfeksiyona yol açar.Prostat
apsesi oluşumunda diyabetik, immun sistemi baskilanmış
kişiler, mesane çıkış obstrüksiyonu olan kişiler, kronik
böbrek yetmezliği olan kişiler, üretral travmalı veya
devamlı üretral kataterizasyon yapan kişiler risk altındadır
Sunulan olgu literatürden farklıolarak genç, tamamen
sağlıklı literatürlerde prostat apsesi oluşumu için belirtilen
herhangi bir risk faktörünü taşimıyordu. Ayrıca enfeksiyon
kaynağı olarak da herhangi bir odağ a rastlanmadı.Drenaj
sonrası kültürlerde S. aureusun varlığı bize bilinmeyen
bir odaktan hematojen yayılımı düşündürdü.
Prostat apsesi genellikle idrarda yanma, sık idrara çıkma,
perineal ağri, ateş, akut idrar retansiyonu ve hematüri gibi
akut prostatitteki semptomlara benzer semptom vermesine
rağmen bunların tamamı nonspesifiktir. En önemli
bulgu, sunulan olguda da görülen parmakla rektal
muayenede ağrı ve fluktuasyondur. Ancak bütün bu
bulgulara rağmen hikâye ve fizik muayene ile prostat
apsesi tanisı koymak oldukça zordur. Son yıllarda prostatik
görüntüleme yöntemleri PA ni tanı mada oldukça yarar
sağlamaktadýr . Bu amaçla en sık kullanýlan güvenli
ve minimal invaziv bir yöntem olan transrektal
ultrasonografide (TRUS), prostat apsesi genellikle kalın
duvarlı hipoekoik veya anekoik alan olarak
görüntülenmektedir.TRUS un yaný sı ra bilgisayarlı
tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme de (MRG)
prostat apsesinin tanısında kullanilmaktadir .
Bizim olgumuzda da TRUS ve bilgisayarlı tomografi
kullanılarak tanıya ulaşıldı.
Prostat apsesinin tanı ve tedavisini geciktirmek ciddi
morbidite ve hatta mortaliteye neden olup, temel tedavisi
apse drenaj ve uygun antibiyoterapidir. Cerrahi drenaj
en iyi yöntem olmasina rağmen altın standart henüz
tanimlanamamştır. Perineal insizyon ve drenaj, perkütan
transperineal drenaj, prostatın transüretral rezeksiyonu
cerrahi drenaja alternatif yöntemlerdir .
Son zamanlarda TRUS eşliğinde yapilan prostat apsesi
drenajı hem kolay hemde düşük komplikasyon oranlarına sahip olması nedeniyle tercih edilmektedir. TRUS
eşliğinde apse drenajı transrektal veya perkütan transperineal olarak yapı labilmektedir.Transperineal yaklaşımda daha
fazla ağrı, komşu organ yaralanması kanama gibi
komplikasyonlar transrektal yaklaşıma göre daha fazla
olabilmektedir . Sunulan olguda perkütan transperineal
yaklaşi.m tercih edildi. İşlem sýrasýnda perineal bölgede
hafif bir ağri dışında herhangi bir komplikasyon görülmedi.
Sonuç olarak prostat apsesi genç erişkinde nadir görülen
bir klinik tablo olup tedavisinde, antibiyoterapi ile birlikte
düşük komplikasyon oranı ve yüksek kür başarısı ile
perkütan transperineal apse drenajı tercih edilebilecek bir
yöntemdir.